DİĞER
“Gelenek icat etme ve kültürel formları koruma noktasında zannedildiği kadar 'muhafazakâr' olmayan bu topluluk nasıl oluyor da sanat ve edebiyatta yüz yıldır aynı temanın etrafında dönüp durabiliyor? İcat ettiğimiz en temel geleneğin şiddet, çürümüşlük, yozlaşma ve linç kültürü (bu bir kültürse?) etrafında toplanması bize ne söylüyor?”
“Edebiyatımızın ve sinemamızın daha fazla yüzleşmeye, sloganlaşmadan maske çıkartmaya, çıplaklaşmaya, erkek egemen toplumun baskıcı, sansürcü yapısına meydan okumasına ve mevcut çürümeyle bu yapı arasındaki paralelliği ortaya koymasına şiddetle ihtiyaç vardır; algı kapılarının artık açılması gerekir.”
"Taşra burada norm-dışı olabilecek her şeye şiddet uygulayan bir ‘yeni-merkez’e dönüşüyor. Merkezden hiç çekinmeyen, merkez karşısında ‘kendisine çekidüzen’ vermek yerine, merkeze saldırabilen bir taşra. Acaba, diye soralım, bu ‘dönüşüm’ son yıllarda yaşanan siyasi dönüşümün bir alegorisi olabilir mi?"
“Savcı’nın Belediye Başkanı’nın zafer duvarındaki o kanlı, irrite edici, öldürmeyi neredeyse yücelten av fotoğraflarına bakarken duvarın orta yerine asılmış aynada yüzünü gördüğü, hem mağdur hem de fail olacağını işaret ederek bize de insanlığımızı, bazen doğru olsak da bazen eğri de olabileceğimizi hatırlatan o sahne – insanları iyisiyle kötüsüyle sevebileceğimizi ama saf kötüyü ne olursa olsun sevemeyeceğimizi, saf kötülüğü anlayamayacağımızı da idrak ettiren...”
"Foa’nın araştırmaları, katliama katılanların kendilerini bir hevesle bir gecede katil bulmadıklarını, aksine, bu katillerin kullandıkları tekniklerin ve hünerlerin Protestanlara karşı on yıllık bir zulüm ve şiddete dayandığını gösterir. Bundan önceki katliamlar neredeyse 'pratik yapmayı' mümkün kılmış, Saint-Barthélemy on yıllık şiddetin doruk noktasını oluşturmuştur."
"Tarihçi Ruth Roded, 845 ilâ 1987 yılları arasında yazılmış olan 37 Arapça tezkireye dayanan sayısal bir analiz sunmuş, bu eserlerin çoğunda kadın biyografilerinin küçük bir azınlık teşkil ettiğini, daha önemlisi bu sayının giderek azalıp %2'ye kadar düştüğünü göstermiştir. Nüfusun %50 kadarını teşkil eden kadınların erkek-egemen bir toplumda tezkirelerin de %50’sini işgal edemeyeceği doğal olmakla birlikte, sayının bu kadar düşmüş olması izah edilmeye muhtaçtır."
“Yeşil Gece edebiyat tarihi açısından ilginç bir karşılaşmayı roman kurgusuna dahil ediyor. 'Ben Neyim? Hikmet-i Maddiyyeye Müdafaa' metninin müellifi, başkarakterin dönüşümünü hızlandıran bir role sahip. Başlangıçta bir kurtarıcı, sonrasındaysa inkisarın kaynağına dönüşen bu kişi romanda adı geçmeyen, ancak karakterde yarattığı etkiyle romanın seyrini değiştiren Ahmet Mithat Efendi.”
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
"Koçunyan elbette Ahmet Midhat’ı anıyor. Onun nasıl vefat ettiğini anlatıyor, 70 yaşındaki yazarın son günlerini tasvir edip derin üzüntüsünü ifade ediyor. Dikkat çekici bir hürmet ve apaçık bir hayranlıkla yapıyor bunu. Öte yandan yazının diğer bölümünde Midhat Efendi’yle karşılaştırarak Osmanlı Ermenilerininin kültürel-edebi üretimini eleştiriyor. Bu bağlamda yazının hem başlığı ve açılış cümlesi olan ifade manidar: Gerçekten büyük adam var mı bizde?”
“Her şeyden önce bir aşk romanı olsa, kadın erkek ilişkilerinin bir eleştirisi metnin ana hedeflerinden birini oluştursa da, ırkçı-faşist Hitler rejimi ve iktidarı karşısında kahraman Solal’in düştüğü durumların da ortaya koyduğu gibi, Efendinin Güzeli olayların ve kişilerin eylemlerinin altında yatanları keşfetme yolunda sayısız anlatı-söylem-tirattan oluşuyor.”
Daha önceden Korkmayınız Mister Sherlock Holmes ile polisiye romanın Türkiye'deki hikâyesini aydınlatan Erol Üyepazarcı, bu kez Unutulanlar, Hiç Bilinmeyenler ve Bilinmek İstemeyenler adlı eseriyle popüler romanın Türkçedeki yüz yıllık yolculuğuna ışık tutuyor. Kendisiyle kitabın hazırlık sürecinden edebiyatın gardiyanlarına, edebiyat tarihimizin sosyal arkaplanından unutulan/bilinmeyen kahramanlarına kadar pek çok konuda söyleştik...
Gönüllü karantina günlerinde eve kapanmışken, hem yaptığı seyahatler hem de seyahatin kendisi hakkında düşüneduran Osman Tümay, eskiden uzak diyarlarda gezer ya da İstanbul sokaklarında gezinirken çekmiş olduğu fotoğraflar eşliğinde, edebiyatın içinde, seyahatnamelerin arasında dolaşıyor…
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık